ABD Kongre Binasının Kısa Tarihi

Ne zaman gitsem, kalabalığı eksik olmayan bir yer. Caddeler, sokaklar hiç de diğer şehirlerde alışıldığı gibi ıssız değil. Bir hareketlilik, canlılık var hep üzerinde. Evet, Capitol Hill’den bahsediyorum. ABD’nin kalbinin attığı yer. Bu yüzden, tarihi bir yolculuk olacak bu yazı.

Kongre Binası, ABD’deki en ünlü binalardan biri. Hatta bu bina, ülkenin en bilinen sembollerinden. Üstelik çok uzun zamandan beri ayakta durmaya çalışıyor. Yapıldığı dönemin para değeri üzerinden hesaplandığında, tahminen 133 milyon dolara mal olmuş.

Orijinal binanın tasarımı için, Thomas Jefferson tarafından organize edilen yarışma ilan edildiğinde, yıl 1792’yi gösteriyordu. En çok oy alan planın sahibi, 500 dolarlık ödül yanında şehirden de bir arsa sahibi olacaktı. On mimarın katıldığı yarışmada Stephen Hallet’in tasarımı en ideali olarak belirlendi, ama maliyeti yüksek olacağından vazgeçildi. Yarışmaya son anda giren ve de amatör bir mimar olan William Thornton’un sunduğu tasarım, 5 Nisan 1793 tarihinde, resmen kabul edildi. Ancak bu tasarım, hem inşaat sırasında hem de ilerleyen yıllarda oldukça değişikliklere uğrayacaktı. Bina yakıldı, yeniden inşa edildi, genişletildi ve restore edildi. Bir sürü yeni eklemeler de yapıldı. Yani bugün gördüğümüz Capitol, birkaç büyük inşaat döneminden geçtikten sonra bu şekline ulaşabildi.

Ülkenin ilk başkanı George Washington, 1793 yılında Kongre Binası’nın temelini atan isim oldu. O zamanlar, ülke hükümeti sadece beş yaşındaydı ve başkent de Philadelphia şehriydi. Ancak ulusal liderler, başkenti Columbia Bölgesi’ne taşımaya hazırlanıyorlardı. Çünkü kuzey başkentinin kölelik karşıtlarına fazla sempati duymasından korkan kölelik yanlısı eyaletleri yatıştırmak gerekiyordu. Bu planın bir parçası olarak da, 16 Temmuz 1790 tarihli “The Residence Act” (İkamet Yasası) kabul edildi ve ülkenin başkenti bugünkü Washington’a kaydırıldı.

Çoğunlukla çimen, ağaç ve sudan ibaret olan yeni yer tam anlamıyla bir bataklıktı. Fakat ulusal liderler, bir gün bu bölgenin insanlarla ve binalarla dolacağını öngördüler. Ve bunda da haklı çıktılar. Yine de, bu yeni binayı kurma çabaları istendiği gibi hızlı ilerleyemedi. Hep bir engel çıkacak ve işler aksayacaktı.  
Bu engellerden biri 1814 yılında meydana geldi. İngiliz birlikleri Capitol binasını ateşe verdiler. Bu yangını beklenmedik bir yağmur fırtınası söndürmeseydi binanın tamamı kül olacaktı. Ancak yarısı yanmış olan binayı işçilerin onarabilmesi ve iyileştirebilmesi için, İngilizlerle olan savaşın sona ermesi gerekecekti. En nihayetinde, Capitol binasının merkezini çevirip üzerine bir kubbe kondurmayı başardılar. Bu kubbe ahşaptan yapılmıştı ve bakır kaplıydı.

Kongre Binası’ndaki iyileştirmeler aralıklarla da olsa hep devam etti. Binaya su tesisatı döşendi, gazlı aydınlatma eklendi... Ancak bu sırada ülkede büyük değişiklikler de oluyordu. Bu değişiklikler, Capitol’u etkiliyordu tabii. Örneğin; yeni eyaletlerin katılımıyla Amerika Birleşik Devletleri genişlediği için daha fazla senato üyesinin Kongre Binası’nda buluşması gerekiyordu. 1850 yılına gelindiğinde, senatörler binanın küçük olduğu konusunda hemfikirdiler. Bunun üzerine mimarlar ve inşaatçılar yeniden işe başına çağırıldı.
Zamanla, Kongre Binası’nın iki tarafının uzunluğu ikiye katlandı. Ama bu artış yeni bir soruna neden oldu. Bu sefer de ortadaki kubbe çok küçük kalmıştı. Ancak o sırada halk, daha ciddi sıkıntılarla mücadele etmekteydi. Güney eyaletleri, Union’dan çekilmekten bahsetmeye başlamışlardı. Çünkü federal hükümetin gücüne, özellikle de köleliği kontrol etme veya sona erdirme çabalarına karşıydılar.

1861 yılında, ülke bir iç savaşa girdi. Böyle bir savaş söz konusu iken, Kongre Binası’ndaki işin devam etmesi mümkün değildi tabii. Zorunlu olarak bütün işler durduruldu. Üstelik bu iç savaş sırasında, zaman zaman Capitol binası askerlerin uyuyabileceği bir yer, bazen bir hastane ve hatta bir fırın olarak hizmet verdi. O zamanki başkan Abraham Lincoln, Kongre Binası’ndaki iyileştirmelerin devam etmesi gerektiği düşüncesine sahipti. Bu yüzden, savaşın sonlanmasını beklemek yerine çalışmanın devam etmesi çağrısında bulundu. Böylece insanlar, Kongre Binası’nda çalışma yapıldığını göreceklerdi. Bu da onlara, Union’ın devam edeceğini düşündürecekti.

1863 yılında, daha önce köleleştirilmiş Philip Reid, yeni kubbenin tepesine bir heykel eklenmesine yardımcı oldu. O, Kongre Binası’nı inşa eden birçok köleleştirilmiş işçiden biriydi ve metal şekillendirmede uzmandı. Büyük bir heykelin alçı dökümünden nasıl çıkarılacağını o bulmuş ve bu sorunu zorlanmadan çözmüştü. “Özgürlük Heykeli” adı verilen bu figür, hâlâ Kongre Binası’nın beyaz kubbesinin üzerinde durmaya devam ediyor.

İç savaş, 1865’te sona erdi. Başkan Lincoln’ün umduğu gibi, Union devam etti. Ve Capitol binası yavaş yavaş modernize edildi. Asansörler eklendi, elektrikli aydınlatmaya geçildi ve daha fazla oda inşa edildi. 20. yüzyıla gelindiğinde, Kongre Binası televizyonlar, bilgisayarlar ve bir oy makinesi ile donatılmıştı. Halkın, ülke tarihi hakkında daha fazla bilgi alabilmesi için, bir de büyük bir “Ziyaretçi Merkezi” yapıldı. 2008 yılında açılan Ziyaretçi Merkezi, tarihi Kongre Binası’na yapılan en son eklemedir. Bunun yanında, tarihi binanın iki yüzyıldan fazla olan tarihindeki en büyük proje olma özelliğini de taşıyor. Hem de bu merkez, Capitol’ün kendisinin yaklaşık dörtte üçü büyüklüğünde. Binanın orijinal görünümünü bozmamak için de yeraltına inşa edilmiş. Bu yepyeni bölüm; sergiler, gösteriler, tiyatrolar ve diğer tesisleri içeriyor. Her yıl üç buçuk milyon ziyaretçisi var.

Doğal olarak bugün, Capitol çevresindeki alan 1793’tekinden tamamen farklı. Washington, D.C. şimdi büyük bir şehir ve ülkenin en kalabalık şehirlerinden biri. Diğer hükümet binaları Kongre Binası’nın yakınında yer alıyor. Bunlar arasında ABD Yüksek Mahkemesi, Kongre Kütüphanesi ve hatta Amerika’nın Sesi bulunuyor.

Üzerinden geçen asırlara rağmen, Kongre Binası’nın büyük ilgi görmesi şaşırtıcı değil. Her zamanki kadar aktif durumda. ABD yasa koyma merkezi ve federal hükümetin iyi bilinen bir sembolü o. Ayrıca Washington, D.C. protesto gösterilerinin en çok yapıldığı şehir olma özelliğine de sahip. Bunlardan bazıları:
  1. Terrell’s Sit-In – 1950’lerin başı - Mary Church Terrell,beyaz olmadığı için kendisine yemek servisi yapmayı reddeden restoranı protesto etme için oturma eylemi başlattı.
  2. The March on Washington - 28 Ağustos 1963 - ABD tarihindeki en büyük insan hakları mitinglerinden biri gerçekleşti. Martin Luther King, Jr., “Bir Hayalim Var” konuşmasını bu mitingde yaptı.
  3. The 1968 Riots – 4 Nisan 1968- Martin Luther King, Jr.’ın öldürülmesinin ardından çıkan isyan altı gün sürdü.
  4. Million Man March - 16 Ekim 1995 – Yürüyüşü, Nation of Islam lideri Louis Farrakhan düzenledi. Amaç, Afro-Amerikan birliğini ve aile değerlerini teşvik etmekti.
#usnews #amerika
ABD Kongre Binasının Kısa Tarihi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bill Clinton'un Yanındakini Tanıdınız mı?

Dua Lipa'dan Challenge Accepted Desteği